Yazar Rumuzu: merkür1071

 Eser Sıra Numarası: 21032023eser09


                                   Fikrimin Gerçekliği Beni Ne Derece İlgilendirir?

Fikirler ve gerçekler arasındaki farkı konuşmadan bu konuya giriş yapmak doğru olmayacaktır. İki kelimeyi de kendi açımdan tanımlayıp, bana ne ifade ettiğini açıklayarak başlayacağım.

Fikirler özeldir. Her insanın düşünce yapısının farklı olmasından sebep, fikirleri de birbirinden farklıdır. Kastettiğim şey, “Her insan birbirinden tamamen farklı düşünür.” tarzında bir öne sürüm değil, elbet aynı şeyleri düşünen insanlar hatta insan toplulukları vardır fakat her birbirinin kafasının içi birbirinin aynısı olamaz ve bu yüzden fikirleri şahıslarına münhasırdır. Gerçek ise var ve doğru olandır, hakikattir. Gerçeği kendimize göre değiştirip zihnimizle zenginleştiremeyiz çünkü gerçek varlığı yadsınamayan şeydir. Fikirler ise var olan bir şeyi kendi içimizde yadsıyıp kendimizle bağdaştırarak oluşturduğumuz şeylerdir.

Bu farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda fikrimizle çelişen bir gerçeğin, hakikat olduğunun bilincinde olmak gerekiyor. Benim bir fikrim var ancak ortada bununla uyuşmayan bir hakikat var, bu senaryoda 2 şeyi değerlendiririm; bu fikir hayata geçirmek istediğim, gerçekleştirmeye gönüllü olduğum bir fikir mi, yoksa bu fikre sahip olmayı seviyor ve bu fikri kendi içimde yaşayarak hayata geçirmeyi planlamıyor muyum?

Mevzubahis birinci senaryo ise, fikrimle çelişen hakikat elbet benim için oldukça önemlidir. Misal benim kafamda içinde yaşadığım sosyokültürel düzeni iyileştirmek adına yapıcı bir fikir var ve ben bunu gerçekleştirmek istiyorum ancak kafamda kurduğum düşünce gerçek hayata uygulanabilirliği olmayan, gerçeğe zıt düşen bir fikirse yapacağım şey gerçeklerle kendimi yüzleştirerek bu düşünceyi gerçekleştirilebilir bir hale getirmek yani fikirlerimi gerçeğe uygun halde yeniden yapılandırmak olur. Daha somut bir örnek üzerinden anlatayım, diyelim ki ben bir felsefeciyim ve evrensel değer temellerine oturtarak inşa ettiğim bir fikrim var. Ancak bir süre sonra benim fikrimle çelişen bir bilimsel gerçek ortaya çıktı. Benim fikrim muhteşemdi, o sırada hiçbir kusuru ve eksiği yoktu ancak bu yeni gerçek bir anda uzun uğraşlarımın yıkılmasına sebep oldu. Takdir edersiniz ki bu insanın yıkılmasına sebebiyet verecek bir olay fakat bir süre sonra, eğer ben bu felsefi düşüncemi bir öğreti olarak insanlara sunmayı planlıyorsam, fikrimin değerini kaybettiğini fark etmem ve kabullenmem gerekecek. Her ne kadar istemesem de bir süre sonra bu fikrimi yeni gerçeğe uyduracak şekilde tekrardan düzenlemek durumunda kalacağım.

Ancak eğer ki ikinci senaryodan bahsediyorsak, düşüncemin gerçeğe uygun olmamasıyla ilgilenmem. Çünkü bu fikre sahip oluş nedenim onu seviyor olmam. Gerçeğe uygun olmasına ihtiyacım yok. Mesela çok sevdiğim bir ünlüyle evlenmeyi düşünüyorum ve bu fikir beni mutlu ediyor, gerçekle de kesinlikle bağdaşmıyor fakat bu düşünce beni eğlendiriyor. Sırf gerçekle uyuşmadığı için bunu düşünmeyi bırakmam gerekmiyor. Yahut az önce verdiğim felsefeci örneği üzerinden de konuşayım, eğer ben sahip olduğum felsefi düşüncemi bir öğreti olarak kullanmayı planlamıyorsam, yeniden üzerine düşünmek zorunda değilim. “Yeni çıkan bilimsel gerçekten önce böyle düşünüyordum, fikrim bu yönde, gerçekle bağdaşmadığını bilsem bile değiştirmeyi istemiyorum.” demeye hakkım var. Sonuç olarak evet bu yanlış bir öğretiye dönüştü fakat artık bir öğreti değil çünkü yanlış bilgi olduğunu biliyor ve yaymıyorum, değiştirmek zorunda da değilim.

Özetleyecek olursam, fikirlerimle çelişen bir gerçeğin benim için önemini belirleyen şey, bu fikre olan bağlılığımın derecesi ve onu ne yönde kullanacağımdır. Fikirler, insanın zihniniz bir yansımasıdır. Fikirlerimiz ve inandığımız gerçeklerle var oluruz. Ne fikirlerimiz ne de inandığımız bir gerçek olmadan yaşayabiliriz. Bu nedenle fikirlerimizin değerlerini kendimiz için belirlemeli ve gerçekliğimizi de tamamen kaybetmeden bir uyum içerisinde idare etmeyi bilmeliyiz. 

 

 

önceki eser / sonraki eser

Bu blogdaki popüler yayınlar

Finalist Eserler