Yazar Rumuzu: zeytun0307
Eser Sıra Numarası: 20032023eser05
ÇİÇEKTEN FİKİRLER
Fikirlerinizin sizin için önemi nedir? Mesela; fikirlerinize, çocukken yatağınızın baş ucundan ayırmadığınız ve ona sarılıp tatlı rüyalara daldığınız oyuncak ayınızla aynı değeri verir misiniz ya da fikirleriniz, bir noktadan sonra toplumun kabullendiği ama sizin düşüncelerinizle ters düşen “gerçek”lerin bir yansıması haline mi gelir? Yoksa bir gün uyanıp: “Anne ben büyüdüm, oyuncaklarla oynamayacağım artık, istemiyorum!” deyip büyümenize sebep olan oyuncak ayınızı düşünmeden bir kenara attığınız gibi fikirlerinizle ters düşen gerçekleri de düşünmeden bir kenara atar mısınız? Atmalı mısınız?
“Oyuncak ayımı bir kenara attıysam elbette sebebi var!’’ demeyi düşündüyseniz eğer tıpkı sizin gibi fikirlerini düşünmeden bir kenara atıp kabullenilen gerçekleri özümseyenlerin de bir nedeni var. Toplumdan kabul görmek… Kendinize bir çevre edinmek için illaki bazı fedakarlıklar göstermelisiniz. Örnek vermek gerkirse dışardan bir gözün size karşı olan eleştirilerini dinlemek her zaman için çok önemlidir çünkü o göz sizin fark edemediğiniz en ufak detayları fark eder. Lâkin bu demek değildir ki; herhangi biri sizin hakkınızda bir yorum yaptıysa hemen onun yorumunu doğru kabul edip kendinize yeni bir kişilik yaratmanız gerek. Yapılan eleştiriyi cebinize atıp hayat yolculuğunuzda gerektiği zaman kullanmanızın en doğrusudur. Aksi takdirde size söylenen küçücük bir düşüncede bile önce siz sonra da hayat yolculuğunuz değişir. Durum böyle olduğunda ise yolunuzdaki virajlar başkalarının yolundakilere benzer, sürücünüz aynada tanınamaz olur ve cebi boş kalır. İşte, konu size ait olan düşüncelere geldiğinde her şey yine aynıdır.
Fikirlerinize karşıt olan toplumun gerçeklerini benimsemek size özgü olan o fikirlerden vazgeçmektir. İşe yaramaz olduğunu düşündüğünüz ama aslında size yön verecek bir kâğıt parçasının elinizde olduğunu hayal edin. Sonra da bir daha yapıştırmanız mümkün olmayacak kadar küçük parçalara bölüp çöpe attığınızı… İşte bu, fikirlerinizi aklınızın derinliklerine yani beyninizin bir daha hatırlayıp önünüze sürmesi mümkün olmadığı köşelere atmaktan ibarettir. Sonra da başkalarının “gerçek”lerine inandırır sizi. Başlangıçta sizi toplumun bir parçasıymışsınız gibi hissettirir. Toplumdan kabul gördüğünüzü düşünürsünüz diğerleri gibi. Hemen bir tebessüm yerleşir yüzünüze ve böyle yaşamaya alışırsınız. Yeni gelen her gerçek için ise size ait olan bir fikri daha zihninizin bir köşesine atıp toplumun gerçeğine tutunursunuz. Bu durum, tıpkı size ait olan ve içinde envai çeşit çiçekler barındıran bir bahçenin sıradanlaşıp başkalarının bahçelerine benzemesi gibidir. Bunun sebebi de tabii ki o çiçeklere gereken bakımı yapmamış olmanızdır. Suyunu vermeyi unutmuşsunuzdur mesela ya da hatırlarını sormamışsınızdır, belki buna layık görmediğiniz için belki de diğerlerinden farklı oldukları için. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ise çiçekleriniz birer birer solar, bahçenizde o çiçeklerden eser kalmaz ve siz, onların yerine hiç düşünmeden herkesin sahip olduğu tohumlardan ekersiniz. Sonrasında bahçeniz herkesinki gibidir. Zaman geçer, yıl kavramınız yok olmaya başlar ve yaşlanırsınız. Çiçeklerinize baktığınızda artık yüzünüzde tebessüm oluşmaz çünkü size ait hissettirmez onlar.
Evet, tebessüm ettirmezler çünkü siz kendi ellerinizle katletmişsinizdir size ait olanı, başkasından sizi ayıranı, size renk katanı, sizi siz yapanı... Sırf başkalarından kabul görmek uğruna rafa kaldırmışsınızdır en değerli kitaplarınızı toz bağlayacaklarını bile bile… Tam da bu yüzden toplumdan biri olarak kabul görmeseniz bile, hor görülseniz, dışlansanız bile fikirlerinizden vazgeçmemelisiniz. Tıpkı büyüdüğünüzde arkadaş çevresine dahil olabilmek için oyuncak ayınızdan vazgeçmemeniz gerektiği gibi. Çünkü “gerçek’’ diye size sunulanlar da aynı sizinkiler gibi başkalarının çiçekleri, başkalarının oyuncakları, başkalarının virajları ve başkalarının fikirleridir.