Yazar Rumuzu: asil2103
Eser Sıra Numarası:21032023eser02
FİKRİN ARKEOLOJİSİ
Fikirler nelerdir, nasıl oluşur? Fikirlerimiz, bizi hakikatten soyutlayabilir mi?
İnsan beyni her geçen saniyede onlarca düşünceyi işler. Bu düşünceler geçmiş, gelecek veya şu anla ilgili olabilir. Bu düşüncelerin birçoğu üstüne düşünmeyi gerektirecek kadar değer taşımıyorsa saniyeler geçmeden kaybolur ama bu, tüm düşüncelerimiz için geçerli değildir. Bazıları vardır ki insanı gerçekten üzerinde düşünmeye sürükler. Kimi zaman saatlerce, günlerce hatta yıllarca kafamızı kurcalar durur. Bu sorgulama süreci içinde düşünce; insanın yeterince dikkatini çekemez, üzerine düşündürmez ve kaybolur gider. Bazen de düşünce kişinin ilgisini çeker, kapsamlı bir sorgulama belki araştırma süreci sayesinde insan, elbett bir sonuca ulaşır. Bu sayede de hayatımızda köklü bir değişikliğe yol açacak fikirlerimiz, beynimizde yoğrulur ve hayat denilen şu maratonda yol arkadaşı olmak üzere yanımızda yerini alır.
Fikirlerimiz; hayat maratonunda bizimle beraber yol alırken hem bizler gibi büyür, gelişir hem de duygusal değişimimize tanık olurlar. Bu süreçte biz nasıl gelişiyor, değişiyorsak aynısı fikirlerimiz için de geçerlidir. Değişime ayak uyduramayan fikirler eninde sonunda bizler için birer mazi olacak ve eskiden sıkı sıkıya bağlı olduğumuz yol arkadaşlarımızın bizler için pek de bir anlamı kalmayacaktır.
Bazı fikirleri geride bıraksak da onların yerini yenileri alacak, belki de o fikirler de bir süre sonra yerine geçtikleriyle aynı kaderi paylaşacak. Bu yolculukta fikirlerimiz kendimizle çelişse de kimi fikirler var ki bizler nasıl değiştiysek aynı değişimi onlar da göstermiş hatta fikirlerimiz bizi değiştirmiştir. O fikirler artık yol arkadaşlığından öte hayatımızın bir parçası olmuş, kişiliğimizi oluşturan mihenk taşlarından biri hâline gelmiş ve dünyaya baktığımız penceremiz olmuştur.
Peki, bir gün yaşamımızın merkezine aldığımız fikirlerin aslında sadece birer aldatmacadan ibaret olduğunu ve tamamen bir yalanı kucakladığımızı öğrenirsek ne olur? İnsan doğru bildiği her şeyin yalan, yaşadığı her saniyenin ve aldığı her nefesin bir hiç olduğunu öğrenirse nasıl karşılar bunu hiç düşündünüz mü?
Bu durum bir insanda akla ve mantığa sığmayacak kadar yıkıcı etkiler bırakabilir. Böyle bir durumda insanlar bu yıkıcı etkilerden, hayatının kökten değişmesinin vereceği acıdan hatta uğruna yaşayacak hiçbir şeyi kalmamasından dolayı ne yapacağını bilemez. Evet, ne yapacağını bilemez ama bu duruma karşı harekete geçmesi gerektiğinin de farkındadır. Harekete geçmezlerse hayatının mahvolacağını gören insanlarsa birkaç farklı yola başvurur:
Kabullenebilir. Evet, insan doğru bildiklerinin koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrenince bu yolu seçebilir. İnsan, hayatının tamamen bir yalan olduğunu öğrenmenin şoku içerisinde kabullenmeyi tercih ederse gerçeklere gözünü yummayıp aksine gerçeklere kucak açmış ve tüm bunların acı birer tecrübe olduğunu idrak etmiştir. Tercih edilebilecek yollardan en meşakkatlisi olsa da kişinin hayatını belki de tamamen değiştirmesi ve yeni bir hayat kurması gerekmektedir, bunu da ancak belirli olgunluğa ulaşabilmiş insanlar yapabilir.
İnkâr edebilir. İlk tercih edilen ve en sık görülen insan davranışı yadsımaktır. Eğer gerçekten kişi, kendisi için seçtiği yolun her ne olursa olsun doğru olduğuna inandırabilirse-ki bu o kadar da zor bir şey değil- işte o zaman gerçeklerin değil, tozpembe hayallerin barındığı ütopyaların devri başlar. Siz hayal dünyanızda yaşamaya devam ettiğiniz müddetçe hayatınızda canınızı sıkabilecek sıkıntılar asgari düzeyde olacak ama siz gerçeklere gözünüzü açtığınız zamansa hayallerinizin pembesi gidecek, geriye sadece tozu kalacaktır.
Bir de araftakiler vardır ve onlar çok kalabalıktır. Ne doğruları kabullenip çözüm arayacak ne de gerçekleri inkâr edip sorunlardan kaçabileceklerdir. Kişiler yerinde sayıklar durur, gerçeği bilir ama sadece bilmekle yetinir. Bilmekle yetinip bu duruma tepkisiz kalması sebebiyle de acısı katlanarak artar. Hâliyle bu yol içlerinden en acı verici olanıdır.
Bence hayatımızın her anında, bazen de en beklenmedik zamanlarda yanlış fikirlere kapılacağız hatta körü körüne bağlandığımız fikirler veya o fikirleri temsil eden insanlar sandığımızdan farklı, bambaşka olacak. Bu hayatta kaçınılmaz olan şeylerden birisi de bu değil mi zaten?
Hayatımızda farklılıklardan kaçmamalı, sürekli denemeliyiz. Eğer ki başarılı olursak yeni kazanımlara, başarısız olursak yaşamımızı şekillendirmede kullanabileceğimiz deneyimlere sahip oluruz. Zaman hızla akıp gidiyor ve hayatımız bir gün son bulacak öyleyse seyirci kalıp izlemek yerine kendi yolculuğumuzun başrolü haline gelmek için zorluklara rağmen denemeliyiz.
Doğru bilginin deneyimler sayesinde elde edilebileceği öne süren filozof David Hume’un da dediği gibi: “Eğer bir yerde duracak ve daha ileriye gitmeyeceksek, niçin oraya kadar gidelim?”