Yazar Rumuzu: gölge0820

 Eser Sıra Numarası: 27022023eser03


                                                         ÖZGÜRLÜĞÜN KANATLARI

Her insan, hayatı boyunca kendini inşa eder. Ömür denilen engin okyanusu keşfederken bulduğu her bir hazîneyi katar benliğine. Kendini zenginleştirir, zihnine kazandırdığı her yeni bilgi adeta kanat olur düşüncelerine. Özgürleşir, gökyüzünün ardına dek uçar ve asla sınır tanımaz. Ruhunu anılarıyla büyütür, anılarını ise fikirleriyle besler. Tüm tecrübeleri düşünce dünyasının yegâne malzemesidir. Geçmişi ve deneyimleri onun için bir meşale gibidir, geleceği aydınlatan. Tıpkı Kierkegaard'ın da dediği gibi; hayatı ileriye doğru yaşar, ama geriye bakarak ise anlar.

Bir insanın kim olduğu kimliğine değil, düşüncelerine bakarak anlaşılabilir. Çünkü onlar da bir nevi ruhun kimliğidir aslında. Kişinin kendine kattıkları, bakış açıları, görüşleri ve tutumları, hayalleri ve korkuları ancak fikirleri duyulunca bilinebilir. Ki bunları öğrenmek de birini tanımak için tırmanmamız gereken basamaklardır nihayetinde. Ve ancak o kişi düşüncelerinin kapısını bize aralarsa merdiveni çıkmaya başlamak mümkün olur.

Düşüncelerimiz, bizim inşa ettiğimiz bir eve benzer. Biz mutlu hissettiğimizde sıcak ve hüzünlendiğimizdeyse ıssız olan, bizi daima destekleyen, sırtımızı yaslayabileceğimiz duvarları olan bu ev, zihnimizin bir resmi gibidir. İlkelerimiz, hayatı yaşayış biçimimiz... Hepsi bu evin içindeki eşyalardır. Fikirlerimizin çatısı altında yaşarız, bu evde büyür ve de gelişiriz. Düşüncelerimizin penceresinden seyrederiz dünyayı. Bu ev bizim gözümüz, kulağımız ve sesimiz olur. İşte bunun için sahiplenir ve onu korumaya adarız kendimizi.

Herkesin kendi prensipleri vardır. Bu prensipler doğrultusunda doğru ve yanlışlar oluşturur her insan. Bunlar bize özel ve bize ait olan doğrulardır. Hayatımızı onlara göre yaşar, kurallarımızı onlara göre koyarız. Sınırlarımızı o doğrular belirler, onlardır evimizin duvarları. Bu duvarlar bizi çepeçevre sarar ve tehlikelere karşı korur. İnsan düşüncelerini evi olarak kabul ettiği için eğer biri evindeki en ufak bir eşyayı bile değiştirmek isterse anında ona cephe alır. Çünkü bu öyle bir evdir ki, tek bir şeyin bile yeri değişirse temelleri sarsılır. Zira düşünceler böyledir, hepsi birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibidir. Hâlihazırda orada duran parçanın yerine bambaşka bir tane ekleyemezsiniz ya da biri ile diğerinin yerini değiştiremezsiniz. O parça oraya uysa bile resim bozulmuş olur. Tıpkı bir tuğlası eksilen duvarın yıkılacağı gibi... Eğer düşünceleriniz sekteye uğrarsa o koca evi yeniden inşa etmeniz gerekir. Ve insan, evini yıkılma ihtimalinden korumak için elinden geleni yapar. Kendi doğrularının aksi bir düşünce kapısını çaldığında o düşünce asıl doğru olan da olsa evini yıkacağı gerçeği değişmez ne yazık ki. İnsan hayatını o evi inşa etmeye adamıştır. Hâlbuki her bir tuğlayı itinayla yerleştirmiştir öbürünün yanına. Bu yüzden kabullenmez ve itiraz eder, kapılarını gerçeğe kapatır.

Ama olması gereken bu mudur sahiden de? Kapıları kapatarak gerçekleri yok edebilir miyiz? Nereye kadar kaçabiliriz ki doğru sandığımız yanlışlarımızdan? Bir hata yapmış olma ihtimalimizi göz önünde bulundurmamız gerekir, çünkü bu tedbirli olmanın bir şartıdır. Zaten sağlam olmayan temeller üzerine kuruluysa bu ev, sonsuza dek yıkılmadan kalmasını nasıl bekleyebiliriz ki? En kısa zamanda gerçeğe kapılarımızı açmalı ve o tuğlanın yerini kendimiz değiştirmeliyiz. Çünkü bu hep böyle olmuştur ve hep de böyle olacaktır. Daha iyi şeyler ortaya koymak için eskilerinin yıkılması gerekir. Ne demiş Sokrates: "Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan, işe önce kendisinden başlamalıdır." Bir an önce işe başlamalı ve kendi içimize dönüp bir bakmalıyız. Çünkü bazen, ışık alabilmek için çatlamamız gerekir. Tıpkı bir tırtılın kelebeğe dönüşebilmesi için kozasından çıkmasının, gökkuşağının ortaya çıkması için yağmurun yağmasının gerekiyor oluşu gibi... Güvenli alanımızın dışına çıktığımızda bizi bekleyen bilinmez ve tahmin edilemez yenilikler oluşu yaşadığımızı hissettirecektir. Çünkü biz kendimizi değişime hazır hissetmesek bile aslında buna ihtiyaç duyarız. Budur hayatımızı yaşamaya değer kılan, bugünümüzü dünden farklı yapan: Bildiklerimiz ve de değiştirebildiklerimiz.

Bize emanet edilen bu hayatın hakkını vermek istiyorsak kendimizi bir kafese kapatmaktansa daima uçmalı ve evrenin her bir zerresini keşfetmeliyiz. Düşüncelerimiz bizim duvarlarımız değil, aksine kanatlarımız olmalı. Bizi sınırlamaktansa dünyaya açılmamızın bir aracı olmalı... Ancak böyle aydınlığa ulaşmamız mümkün olur. Tercihlerimizden ve seçtiğimiz yollardan ibaret olan bu hayatta, aydınlık yolu seçmek sadece bizim elimizdedir.

 

önceki eser / sonraki eser

Bu blogdaki popüler yayınlar

Finalist Eserler