Yazar Rumuzu: gülcemiydineydi0000

 Eser Sıra Numarası: 20032023eser02


                                               GERÇEKLİK VE FİKİR ÇELİŞKİSİ

    İnsanın bir fikri yoksa o, insan değil, boş bir bedenden ibarettir. İnsanın fikirleri ona yön verir, onu tanımlar ve tamamlar, onu hayatta tutar. İnsanın fikirleri, onun en önemli mirasıdır. Ama aynı zamanda şu hayatta gerçeklerden daha “gerçek” hiçbir şey de yoktur. Gerçekler göz önündedir, ne olursa olsun kaçınılmazdır. Reddedilemezler. Peki, ya fikirlerimiz gerçeklerle kavgaya tutuşursa? Fikirler özneldir, gerçeklerse nesnel. Bu yüzden hayatın birçok alanında zıt düşebilirler. Peki, ama insan böyle bir durumda hangi tarafa daha çok önem vermelidir? Bana sorulacak olursa, gerçeklere de gerektiği değeri veririm ama hiçbiri fikirlerimden daha önemli olamaz. Çünkü insanın “gerçek” dediği şey, dünyanın uydurmasıdır, “fikir” dediği ise insanın içindeki benliği oluşturur.

 

     İnsanlar eleştirir, yorum yapar, bazen hakkımızda doğruları söylerler. Ama sırf kendi bildiğimizden vazgeçemediğimiz için dinlemeyiz gerçekleri, değersiz görürüz. Ben demiyorum ki insanların söylediklerini ufacık bile olsun takmayıp, yeni fikirlere kapalı olup hep kendi düşüncelerimizi umursayalım. Her görüşte, her yorumda, insanın her gerçekliğinde bir değer vardır mutlaka. Sadece, o “gerçekleri” doğru süzgeçten geçirip bize yararlı olanları kendimize katmalıyız diyorum. Onun dışında bizim düşüncelerimiz birisi başka söyledi diye değersizleşmemeli. Bizi biz yapan fikirlerimize her zaman sahip çıkıp diğer faydasız olan gerçeklerden daha fazla önem vermeliyiz.

 

     Yönetim sistemi, eğitim sistemi gibi, hayatımızda büyük rolleri olan düzenler, var oluş biçimleri ve onların gerçeklikleri, aslında hayatımızda düşündüğümüzden daha büyük bir öneme sahip. Bizim fikrimiz her ne olursa olsun sistem bizden farklı söylerse yapabileceğimiz çok da bir şey kalmaz aslında. Ama eğer bizim fikrimiz doğruysa birlik ve beraberlikle doğruluğu kanıtlanıp sistem değiştirilebilir. Böyle bir durumda da yine fikrimizden vazgeçmemek gerekir. Evet, eğer böyle bir değişim gerekliyse fikrimiz tek başına ortadaki gerçeklerden daha önemsiz gözükebilir. Ama fikir yeterince yayılıp doğruluğu anlaşılırsa yine şimdiki gerçeklerden daha önemli bir konuma yerleşir.

 

     Gerçekler genişler, genişler ve en son en geneli olan inançlara dayanır. Her inancın belli kuralları, anlatılanları, belli bir gerçekliği vardır. Bazen bizim bir konudaki düşüncelerimiz, inandığımız din ile uyuşmayabilir. Mensup olduğumuz din o olup bazı kuralları veya içinde geçen konuları kendimizden uzak veya mantıksız bulabiliriz. Her nesneye, her olaya, her bakış açısına bir karşılığımız olduğu kadar inancımıza karşı bir yorumumuzun olması da fazlasıyla normaldir bence. Fakat böyle durumlarda yapılması zorunlu ya da yasak olduğu belirtilen davranışlara karşı sanıyorum ki fikirlerimizin çok da bir önemi kalmaz. Tabii yine kişi kendi içinde yorumlar bunları ama ben toplumun geneli adına yazıyorum. İnsanın inancının aynı zamanda yorumlamadan gerektiği faydayı sağlayamayacağını da belirtmek isterim. Eğer önümüze “yasak ve yasak olmayan şeyler diye bir kitap gelseydi bize verilen aklın, düşünme yeteneğinin hiçbir manası olmazdı. Ama özellikle yoruma açık, bir sürü farklı farklı konu içeren kitaplar var ki biz onları yorumlayalım, kendimiz için en doğru yolu bulalım. Demem o ki, inanç konusunda bazen gerçeklerin yanında fikirlerimiz çok önemli gibi gözükmese de fikirlerimiz olmadan aslında inancımızı bile doğru şekilde yaşayamayız.

 

     Gerçekler ne kadar göz önünde de olsa, fikirlerimizle çelişseler bile fikirlerimize daha çok önem vermeliyiz bence. Gerçeklerden bize faydalı olanları kendimize katıp geri kalanının kafamızı karıştırmasına izin vermemeliyiz. İnsan, düşüncelerinin ne kadar değerli olduğunun farkına varmalıdır. Çünkü dünyanın gerçekleri önemlidir evet, ama insanın bir fikri olmadan bir gerçek dahi oluşamaz.

 

önceki eser / sonraki eser

Bu blogdaki popüler yayınlar

Finalist Eserler