Yazar Rumuzu: inci6001

 Eser Sıra Numarası: 20032023eser09


                                                                       ACI REÇETE

 

Evrenin insan zihnindeki yansıması olan fikir, her zaman evrendeki gerçeklikle birebir örtüşmeyebilir. Fakat zihindeki yansıma ne kadar değişken olursa olsun, evrendeki gerçeklik zamanda ve mekandaki varlığını aynen korumaya devam edecektir.

Doğayı ve doğa kanunlarını anlamak, gerçeği olduğu gibi kavramak eğitim, tecrübe hatta bazen yetenek gerektirebilir. Zihin olgunlaştıkça fikirler ile gerçeklik arasındaki fark azalır. Zihni olgunlaştırmak da yukarıda belirttiğimiz gibi özel çaba gerektirir. Zihni henüz olgunlaşmamış bir çocuğun fikirleri, gerçeğin yüzünü kızartacak kadar hayalperest olabilir. Aynı çocuğun zihni hem biyolojik olarak hem de dışsal destekleyici etkenler ile olgunlaştıkça fikirleri de gerçeğe yakınlaşmaya başlar.

Bir gerçek karşısında yeryüzündeki insan sayısı kadar farklı fikir olabilir. Fikirlerin bu öznel yapısı, toplumsal uzlaşıyı güçleştirmektedir. Bu sebeple hem sosyolojik açıdan hem de insan türünün devamlılığı bakımından herkesin fikirlerini gerçeğe olabildiğince uyumlu geliştirmesi beklenir. Çünkü fikir deryası içinde gerçeklik, deniz feneri vazifesi görecektir.

İnsan, evrenin bütün sırlarına vakıf olamadığından -bilimsel açıdan şimdilik mümkün de görünmüyor- bazı gerçeklerin yerini, doğru ya da yanlış, sadece fikirlerin alması kaçınılmazdır. Örneğin ilkel insanların gök gürültüsü karşısında doğa üstü fikirler ortaya koymaları neredeyse kaçınılmazdır. Virüsün keşfedilmediği tarihlerde salgın hastalıklar hakkında ortaya koyulan fikirlerin elbette gerçekle bir ilgisinin bulunması beklenemez. Geçmişe nazaran günümüzde bilinmezliklerin ardındaki gerçeklik daha hızlı gün yüzüne çıkarılsa da aynı hızda yeni gizemler ortaya çıkmaktadır. Fakat artık evrenin sırları karşısında akılcı yöntemlere başvurmanın önemi daha geniş kitleler tarafından benimsenmiş durumdadır.

Fikirlerin gerçekle olan uyumu doğruluk kavramını ortaya çıkarır. Doğruluk ise insan davranışları içerisinde en başat özelliklerden biridir. Fikirleri gerçek ile örtüşen, bunun mümkün olmadığı durumlarda gerçeği kendi fikirlerine uyarlamaya çalışmayan bireyler, toplum nezdinde daha olumlu karşılanacaklardır. Düşünsel yapıyı gerçeklere göre inşa edebilme kabiliyeti, kişinin bilgi birikimi hakkında fikir verir. Fikir ile gerçek arasındaki çatışma da burada başlar. Fikir dünyası gerçeklerle sık sık çelişen bireyler zaman zaman gerçeklerle mücadeleye etmeye varan davranışlarda bulunabilirler.

Sosyal bir varlık olan insan türü, her zaman yaşadığı çevrede kabul görme ihtiyacı duyar. Bu da doğruluk, dürüstlük, bilgi birikimi gibi toplum nezdinde kabul gören özelliklere sahip olmak ile mümkündür. Bazı insanlar doğru ve dürüst, bazı insanlar bilgilidir. Bu tür insanlar en ilkel kabilelerde bile saygı görmektedir. İnsanların bir kısmı ise bu davranış özelliklerini içselleştiremese de bu davranışlara itibar ederek doğruluğun,dürüstlüğün ve bilgeliğin yüceltilmesine katkı sağlarlar. Bu iki grup insan belirttiğimiz davranış özelliklerini etik açıdan düstur edinirken; bu davranışları kavramsal olarak yahut bir unvan gibi taşımaya çalışan üçüncü bir insan grubunun varlığından söz edilebilir. Yukarıda bahsettiğimiz gerçeği kendi fikirlerine uyarlama çabası, bu insan grubunun başat özelliğidir. Gerçeği kendi düşünsel yapılarına göre çarpıtarak, çevresindekileri yahut kitleleri de bu yönde ikna etmeye çalışırlar.

Gerçeği bir bütün olarak kabullenmek ve onu olanca yalınlığıyla özümsemek her zaman mümkün olmayabilir. Fikirlerle uyumlu olmayan gerçeklerin sorgulanması veya reddedilmesi bir noktaya kadar olağan karşılanabilir.Bu durumun psikolojik tanımlamaları da mevcuttur. Sağlığa faydalı bir şurubu ortadaki bu gerçekliğe rağmen afiyetle içen çok az insan vardır. Kangren olmuş bir uzvun, bitkisel hayata girmiş bir yakının akıbeti hakkındaki gerçeğin kolayca kabullenilmesi beklenemez. Sonu obeziteye kadar varan yanlış beslenme alışkanlıkları, gerçeğin büsbütün reddi değil midir? Bazı hurafeler de insanların gerçek karşısındaki çaresizliğinin bir yansımasıdır.

Gerçeğin sorgulanmasının,reddedilmesinin,benimsenmemesinin ve fikirlerle gerçekler arasındaki çatışmanın altında yatan psikolojik ve sosyolojik nedenleri kabaca açıklamaya çalıştık. Bunlar kendi zihin dünyamda da gerçekler karşısında gösterdiğim yaklaşımlardır. Bu aynı zamanda bütün fikirlerimin gerçekler ile örtüşemediğinin bir itirafıdır. Diğer yandan hiçbir zaman gerçeği çarpıtarak kendi fikirlerine göre uyarlamaya çalışan, yukarıda bahsettiğim üçüncü gruptaki


insanlardan biri de olmamaya çalışıyorum. Beşinci baklava dilimini mideye indirirken, bunun aslında sağlığa faydalı olacağını düşünmüyorum. Ya da kendi zihin dünyamda oluşturduğum bu çarpıtılmış gerçeği başkalarına aşılamaya çalışmıyorum. Fikirlerimle çelişen bir gerçek, benim için çarpıtılamayacak kadar önemlidir. Bu bakımdan benim ölçüm, ilk satırda da bahsettiğim üzere gerçeğin zamanda ve mekandaki varlığını aynen koruyacağı bilincini muhafaza etme eşiğidir.

 

önceki eser / sonraki eser

Bu blogdaki popüler yayınlar

Finalist Eserler