Yazar Rumuzu: kambur8085
Eser Sıra Numarası: 01032023eser01
İFADELERİN ÇELİŞKİSİ ÜZERİNE
Kalabalık bir ortam, birbirinin kutsallarını ağzındaki lokmayı çiğnercesine çiğneyen, birbirini dinlemeye tenezzül bile etmeyen insan kalabalığı... Hayal ederken eminim bu sahne günlük yaşantımızın bir parçası değilmişcesine kanınız çekildi. Üstüne ortamdaki bilinçli işitme kaybını ve kişilerin birbirine söz geçirme isteğinin şiddetini iliklerinize kadar hissedebildiniz. Anlam veremediğiniz bu tatsız ortamdan kurtulmak istiyorsunuz. Peki insanları böylesine tutkuyla anlatmaya, fikir belirtmeye iten nedir?
İnsanı diğer canlılardan üstün kılan hikâyeler yaratma ve anlatma yeteneğinden olacaktır ki herkes aynı hikâyelerin kendi versiyonlarını farklı şeyler vadederek anlatılarını ve fikirlerini tarihte sıkça karşılaştığımız gibi hayatları pahasına savunup durur. Çünkü ifade özgürlüğünün peşine düşmek kadar bireyi önemli hissettiren ve onurlu bir yaşam vadeden başka bir şey daha yoktur. Buradan yola çıkarak da rahatlıkla diyebilirim ki en onursuz insan, başkalarının kutsalını çiğnemesine izin vermemiş veyahut başkasının kutsalını çiğnememiş insandır. Bu en yıkıcı eleştiriyi yapamayan veya yapılmasına izin vermemiş bireyler ne kendi düşünce sistemini geliştirebilir ne de yıkıcılığın verdiği yaratıcılığa ulaşabilir anca yüzyıllardır süregelen anlatıların etrafında dönüp durur. Böylelikle kendileriyle beraber içinde bulundukları toplumu da aşağı çekerler çünkü toplumu oluşturan en küçük yapı taşıdır birey. Bu gerilemenin yaşandığı Bihruz Bey'i 1800'lerde bırakması gereken toplum 2000'lerde bile aynı anlatının işaret ettiği sorunu çözemez ve kendini gerilemeye mahkûm eder. Oysa bireyler birbirlerine karşı yıkıcı ama yaratıcı eleştirileri sırf kendi düşünme şekline ters düşüyor diye kapı dışarı etmese, üstüne gitse şu an 2023 yılında hâlâ Bihruz Bey'den yakınmaz başka anlatılar oluşturur bambaşka sorunlar üzerine uğraşıyor olurduk.
Kırılmaktan korkmamalıyız. Fikirlerimizle ayakta durmalı ve başkalarının fikirleriyle çatışsak dahi kendilerini hür bir şekilde ifade edebilmeleri için elimizden geleni yapmalıyız. Ne de olsa aydınlanmanın yolu başta betimlediğim ‘’tatsız’’ ortamlardan geçer. Ancak bireyler ya susma ya da susturma davranışı içine girmeye bayıldığı için bunu istemek kadar gerçekleştirmek de bir o kadar zordur. Üstüne de ikiyüzlüdür. Benim gibi saatlerce düşüncelerine benzemeyen yeni düşünce filizlerini yeşertme adına ahkam kesip en ufak tartışma ortamında onları köklemeye çalışabilir. Zira yeni ve muğlak düşünceler kitleleri kaosa sürükler. O kadar korkutucudur ki düşünce sisteminizi baştan aşağıya yıkıp yenisini kurmanız, gerekirse 2+2=4’ün meşruluğunu sorgulamanız gerekir. Bunun karşısında gelişen kaygıyı ve öfkeyi anlamakla birlikte kulağımızdan içeri giren her yeni düşünceyi ilk kelimelerini duymuş bir bebek gibi ilgiyle ve merakla dinlemenin ideal -belki de imkansız- topluma giden yolda önemli bir yeri olduğunu gözden çıkarmamakta fayda vardır. Bir fikrin bizim için olumsuz ve önemsiz olması o düşüncelerin geleceğimizi nasıl şekillendireceğini göstermez. Her fikir kendi çapında değerlidir ve belli bir gelecek vadeder. Ve fikirleri yabana atma çabası belki onların pratikte vücut bulmasını birkaç yıl erteler ama ilerleyişine engel olamaz. İsterseniz bu ilerlemeyi durdurmak için sırf düşünceleri sizinkiyle çelişti diye toplu halde kitapları veyahut insanları yakıp yıkabilirsiniz ancak üretken beyinlerin tatsız ortamlarda yeşeren düşünceleri kendilerinden de üst bir varlık olarak ilerlemeye ve başkaları tarafından taşınmaya devam eder.
Anlayacağınız bir düşünce sizinkine kıyasla taban tabana zıt olabilir, buna karşı cephe alabilir, karşınızdakini kendinize benzetmeye çalışabilirsiniz fakat bunun yerine farklı düşünceleri bir zenginlik olarak ele alırsanız zıtlıkları kullanarak kendinizi ve toplumunuzu ileri götürebilirsiniz. Tabii hâlâ düşüncelerinizi yok edip onun verdiği yaratıcılıkla yeni bir şeyler üretmemekte kararlıysanız ve bütün kibrinizle yeni her şeyi reddedip, yeni düşünceleri önemsiz görecekseniz de ortada sizlik bir şey kalmamış demektir çünkü ifade etmenin verdiği özgürlük ve cesaretin ortaya attığı fikirler az önce de değindiğim gibi süregelen anlatıları da geçmiştir. Sizin değerlendirmenize gerek kalmadan üst bir varlık olarak mutlaka başka bir gelecekte ve coğrafyada yerini bulacaktır.