Yazar Rumuzu: yalım3535
Eser Sıra Numarası: 27022023eser02
FİKİRLERİMİZ, DAYANAKLARIMIZ VE GERÇEKLER
Gerçek nedir? Biri size hatalı olduğunuzu söylerse fikrinizi bırakıp hemen ona inanır mısınız? Yoksa, ona neden sorup somut deliller mi istersiniz? Her şeyi somut delillere dayandırabilir miyiz?
Mesela Freud’un psikanaliz çalışmalarını neden gerçek ve doğru kabul ederiz? Çünkü Freud buradaki çalışmalarının sonuçlarına bilimsel gözlem ve analizler sonucu ulaşmış ve genişçe bir camia tarafından kabul görmüştür. Burada şöyle bir nokta var: Freud; bilimsel verileri ve çıktıları, yaptığı araştırmaları yorumlayarak oluşturmuştur ve insanda hata payı vardır. Aslında genişçe bir camia tarafından kabul görmesi de kabul merciini haklı yapmaz. Aynı, X dinine iki milyar insanın inanmasının bu dini gerçek bir din yapmayacağı gibi; aynı, Y dini mensubu iki buçuk milyar insanın Y dini gerçeğine kanıt oluşturmadığı gibi. Hatta çoğunlukla gerçeğe inanan insanların sayısı da daha azdır. Aydınlar toplumda azınlık bir kesim olarak bulunur. Freud ve dinler örneğinden bilimsel verilerin insan yorumuyla şekillendiği ve bir gerçeğin sadece ve sadece ona çok sayıda insan inandığı için gerçek olamayacağı sonucuna ulaşabiliyoruz. Bilimsel veriler açısından söylediklerim yer çekimi ya da havada oksijenin bulunduğu gibi temel ve kolayca açıklanıp kabul edilebilir şeyler için değil daha girift olanları için geçerlidir. Yer çekimi gibi temel şeyler için fikirlerimizle çelişme tehlikesi pek yoktur. Yer çekimine karşı gelip balkondan atlayan birinin ölmesi ile fikrimizde eğer bir çelişki vardıysa da hemen kaybolacaktır. Başka bir örnekle devam etmek istiyorum. Amansız bir hastalığa yakalandınız ve doktora gittiniz. Doktor envai çeşit test yaptı ve iki ay ömrünüz kaldığını size söylüyor. Bu statükoda sizin gerçeğiniz ‘yaşamak’ ve Azrail size gerçek olduğunu düşündüğünüz fikirlerinizin yanlış olduğunu söylüyor.(en başta ikinci sorduğum soru) Elinde doktorun verdiği test sonuçları da var.(üçüncü sorum) Sizin yaşamak için bulduğunuz güç ise daha yaşayacak olma fikrinizden geliyor ve başka gerçekler aramak için bir diğer doktorun kapısını çalıyorsunuz. Doktor sizi ameliyat edebileceğini ve daha yaşayacak uzun bir ömrünüzün olduğunu söylüyor. Baştaki yaşama fikriniz bu sefer gerçeğe dönüştü. Azrail’in gerçeği ise şuan yanlış oysa bilim biraz önceye kadar onu destekliyordu.
İşte bazen bu durumdaki gibi yaşama tutunmamız için dayanaklara ihtiyacımız vardır. O dayanaklar ise bizim fikirlerimizdir. Bizim hayat memat meselemiz olabilirler. Gerçek ise birçok kişinin gerçeği olabilir ve bu kişilerin hepsinin size sayıp dökeceği birçok alıntı, test sonucu, kitaplar, mucizeler, somut veriler olur. Ne olursa olsun, sizin fikriniz de sizin gerçeğinizdir. Fikirleriniz sizin dayanağınızdır ve kendinizi sağlam kazığa bağlamak için fikirlerinize de dayanak oluşturursunuz. Eğer bir gerçek sizin fikirlerinizle çelişiyorsa ne mi olur? İki ihtimal mevcut. Ya siz gerçeksiniz ya da gerçek, gerçek. Fikirleriniz sizin dayanağınızsa onları çürük kolonlar üzerine dikip kolayca yıkılacak bir bina gibi yükseltmek istemezsiniz. Sizin için en doğruyu en sağlam dayanağı oluşturmayı istersiniz o yüzden düşünür, sorgular, somut deliller ararsınız. Kendiniz için en iyisini isteyeceğiniz için de fikirlerinizle çelişen ve gerçek olduğu söylenen şey sizin için bir hayli önem arz eder. Ama şunu da unutmamak gerek: İlk doktorun söylediğine inanmış olsaydınız, tedavi olmayıp iki ay sonra ölecektiniz. Sizin fikirlerinize karşıt fikirler, asıl gerçekler olabilir. Bunlar sağlam çelişkiler de olabilir. Bazen de hislerinize ve kendi dayanaklarınıza güvenmeniz gerekir ve bu sayede eğer siz haklıysanız ve gerçek yanlışsa herkes için yeni bir gerçek oluşturursunuz ve sağlam temeller üzerinde yükselirsiniz. Eğer hatalıysanız ve gerçek gerçekse de bunu sorgulama sürecinizde keşfedersiniz. Yani eğer gerçek fikirlerimizle çelişiyorsa hiç de kötü bir şey olmaz. Sorgular, düşünür ve gerçeğe ulaşırsınız ve belki de o gerçek bizim gerçeğimizdir.