Yazar Rumuzu: turkuaz1983
Eser Sıra Numarası: 24022023eser01
RADİKAL FİKİRLER
İnsan, akıllı bir varlık olmasıyla dünyaya boşuna gelmediğini bilir. Bir amacı, uğruna fedakarlıklar yapacağı bir gayesi vardır. Hayatı boyunca da bu hedefine ulaşmak için hamleler yapar. Sorunların üstesinden gelmek için tercih ettiği yolları, hayatının dönüm noktalarında vereceği kararları hedefine gideceğini hesaba katarak hareket eder. Aslında amacına kendi bildiği doğrularla gitmeye çalışır. Hedefine ulaştığı sürece izlediği yol onun için önemli değildir. Fikirleri sadece amacına odaklı olduğundan çoğu şeyi gözden kaçırır. Peki onu amacına ulaştıracak fikirlerin, gerçeklerle çeliştiğini gördüğünde ne yapmalıdır?
Öncelikle şu konuya bir açıklık getirelim; gerçekler hiçbir zaman değişmez. Zaman, kişi ve olaylar farklı olsa da, hüküm süren gerçekler hep aynıdır. İnsanlar çoğu zaman gerçeği örtmeye çalışsa da bu mümkün olamamıştır. Mesela ilk çağlarda insanlar hakikate değil, toplumun zengin ve sözü geçen çoğunluğunun kabul ettiği ilkelere gerçek gözüyle bakmaktaydılar. Yaşayış biçimlerini bile yanlış olduğu çok belli olan bu ilkelere göre düzenlemişlerdi. Yanlışların farkında olup hakikati arayanlara ise huzuru bozuyor gözüyle bakıp toplumdan ötekileştirmiş, adeta deli muamelesi yapmışlardır. Günümüzde artık bazı gerçekler açığa çıktığı için, zamanında dışlanıp, deli denilen kişilerin bilime, sanata kattığı değerler sayesinde insanlık çok yol kat etmiş, günümüzde bile hepsi saygı ve minnetle anılır olmuşlardır. İşte gerçekler böyledir, herkes inkar etse bile belki yıllar, belki asırlar sonra gün yüzüne çıkar. Sırf insanların fikirleriyle uyuşmuyor diye değişecek değildir.
Fikirler ise gerçeklerle zıt olarak, zamana göre sürekli değişir. Kişinin yaşadığı olaylar, aldığı eğitimler, karşılaştığı insanlar, okuduğu kitaplar bile fikirlerinin değişmesinde büyük rol oynar. Çünkü yıllarca edindiği tecrübeler kişiye, devamlı olarak düşüncelerini sorgulamaya fırsat tanır. Öğrenilen her yeni bilgide, yapılan hatalardan ders çıkarılır, analiz yapılır. Bunun sonunda eskiden bilinen doğru ve yanlışların değiştiği görülür. Mesela bir ilkokul öğrencisine “Negatif sayılar gerçekten var mıdır?” diye sorulsa hiç tereddüt etmeden olmadığını söyler. Çünkü onun aldığı eğitim ona sadece doğal sayıları öğretmiştir, negatif sayılar hakkında henüz bir bilgi birikimi yoktur. Ama aynı öğrenciye liseye geçtiğinde yine “Negatif sayılar var mıdır?” diye sorsak, bu seferde tereddüt etmeden öyle sayıların olduğunu bize söyler. Çünkü o sayılar hakkında artık eğitim almıştır. Fark ederseniz öğrencinin hiç şüphe bile duymadan bildiği doğrular birkaç yıl içinde değişmiştir.
İnsanlar yaratılış gereği kendilerini ve kendi fikirlerini çok önemserler. Rahatlarına düşkündürler, bu yüzden kendi çizdikleri ve kendi düşüncelerini içeren bir alanda yaşarlar. Bu alanın dışına çıkmak istemezler. Çünkü bilirler kendi alanlarını terk ettikleri anda farklı düşünceler ve fikirler ile karşılaşacaklardır. Sonra da istemsizce kendi doğrularını sorgulamaya başlayacaklardır. Bunun sonucunda elde edilen bilgilerden memnun olmayacaklarını bilirler, çünkü kendi alanlarında yanlışlarına kulak tıkayıp yaşamak her yönüyle insana daha cazip gelir. Ama dünyada ses getirip, yeni bir çağ başlatan insanlar bunu asla yapmazlar. Onlar için kendi alanları yoktur. Onlar hayata küçük bir alandan değil, büyük çerçeveden bakmayı tercih ederler. Doğruyu doğru, yanlışı yanlış kabul edip hakikati ararlar. Bilinçli bir şekilde konuşur ve hareket ederler. Yani büyük hayalleri olan, önemli çalışmalara imza atan herkes önce o kendi alanlarından çıkmıştır ki, düşünceleri geniş olsun.
“Peki amaca ulaştıracak fikirlerin gerçeklerle çeliştiği görüldüğünde ne yapılmalı?” sorusuna dönecek olursak. Gerçek kelimesi felsefede “Düşünülen, imgelenen, tasarımlanan şeylere karşıt olarak var olan.” tanımıyla geçer. Yani gerçek, fikirlerimiz ile hiç uyuşmayabilir, bu çok olağan bir durumdur. Kişinin düşüncelerinin hepsinin doğru olabilmesi imkansızdır. Bu yüzden sadık kaldığımız fikirler doğruluğunu yitirdiğinde hemen pes etmemeliyiz. Çünkü insanlık tarihinde, her yeni gerçekle karşılaşıldığında pes edilseydi şu an gelişmişlik açısından bu noktalara gelemezdik. Ama ilk çağlarda olduğu gibi fikirlerimizi körü körüne bağlı kalırsak, kendimizi geriye çekmekten başka bir şey yapamayız. Yapmamız gereken gerçeğin peşine düşüp, kapsamlı bir araştırma yaptıktan sonra, fikirlerimizi yeni edindiğimiz bilgilere göre şekil almasını sağlamaktır. Böylece hem gerçeğe kulak tıkamamış oluruz hem de ulaşmak istediğimiz hedefimize doğru bir yoldan gitmiş oluruz.